Hayatta Her Zaman Seçme Şansınız Vardır
Jerry, çevresindekilerin çok sevdiği biriydi. Keyfi her zaman yerindeydi ve her zaman söyleyecek olumlu bir şey bulurdu. Bu, bazen etrafındakileri çıldırtacak kadar ileri giderdi!
Herkes merak ediyordu: Bu adam, bu kadar olumlu olmayı nasıl başarıyordu? Birisi nasıl olduğunu sorsa, hep aynı yanıtı verirdi: “Bomba gibiyim. Bomba gibiyim.”
Jerry doğal bir motivasyoncuydu. Yanında çalışanlardan biri kötü bir gün geçiriyorsa, hemen yanına gider ve duruma nasıl bakması gerektiğini anlatırdı.
Bu tarzı beni fazlasıyla düşündürüyordu. Bir gün Jerry’ye gittim ve “Anlayamıyorum,” dedim. “Nasıl olur da her zaman, her koşulda bu kadar olumlu bir insan olabiliyorsun? Nasıl başarıyorsun bunu?”
“Her sabah uyandığımda, kendime Jerry, bugün iki seçeneğin var: Ya iyi olacaksın, ya kötü derim. Ben havamın iyi olmasını seçerim. Kötü bir şey olduğunda yine iki seçeneğim var: Kurban olmak ya da ders almak. Ben başıma gelen kötü şeylerden ders almayı seçerim. Birisi bana şikayette bulunduğunda da yine iki seçeneğim var: Şikayetini kabul etmek ya da ona hayatın olumlu yanlarını göstermek. Ben hayatın olumlu yanlarını göstermeyi seçerim.”
“Yok yahu,” diye karşı çıktım. “Bu kadar kolay mı yani?”
“Evet, kolay,” dedi Jerry. “Hayat seçimlerden ibarettir. Her durumda bir seçim vardır. Sen her durumda nasıl davranacağını seçersin. İnsanların senin tavrından nasıl etkileneceğini sen seçersin. Havanın, tavrını iyi ya da kötü yapmasını seçersin… Yani sen, hayatını nasıl yaşayacağını seçersin!”
Jerry’nin sözleri beni oldukça etkiledi. Onu uzun yıllar görmedim. Ama hayatımdaki talihsiz olaylara dövünmek yerine, seçim yapmayı tercih ettiğimde hep onu hatırladım.
Yıllar sonra Jerry’nin başına çok tatsız bir şey geldi. Bir soygun sırasında hırsızlar paniğe kapılıp Jerry’yi defalarca vurmuş. Ameliyatı 18 saat sürmüş ve haftalarca yoğun bakımda kalmış. Taburcu edildiğinde kurşunların bazıları hâlâ vücudundaymış.
Onu olaydan altı ay sonra gördüm. “Nasılsın?” diye sorduğumda, yine “Bomba gibiyim!” dedi.
“Olay sırasında neler hissettin, Jerry?” dedim. “Yerde yatarken, iki seçeneğim olduğunu düşündüm. Ya yaşamayı seçecektim, ya ölümü… Ben yaşamayı seçtim,” dedi.
“Korkmadın mı, şuurunu kaybetmedin mi?” diye sordum. “Ambulansla gelen sağlık görevlileri harika insanlardı. Bana hep ‘İyileşeceksin, merak etme’ dediler. Ama acil servisin koridorlarında sedyemi hızla sürerlerken, doktorların ve hemşirelerin yüzündeki ifadeyi görünce ilk defa korktum. Bu gözler bana ‘Bu adam ölmüş’ diyordu. Bir şeyler yapmazsam, biraz sonra ölü bir adam olacaktım gerçekten.”
“Ne yaptın?” diye merakla sordum. “Kocaman bir hemşire yanıma yaklaştı ve bağırarak herhangi bir şeye alerjim olup olmadığını sordu. ‘Evet,’ diye yanıt verdim. ‘Var.’ Doktorlar ve hemşireler merakla sustular. Derin bir nefes alarak kendimi toparladım ve bağırdım: ‘Benim kurşunlara alerjim var!’”
“Doktorlar ve hemşireler gülmeye başladılar. Tekrar bağırdım: ‘Ben yaşamayı seçtim. Beni bir canlı gibi ameliyat edin, otopsi yapar gibi değil!’”
Jerry, sadece doktorların büyük ustalığı sayesinde değil, kendi olumlu tavrının büyük katkısı sayesinde yaşadı. Onun yaşaması bana yeni bir ders oldu.
Her gün, hayatımızı dolu dolu yaşamayı seçme şansımız ve hakkımız olduğunu ondan öğrendim. Ve her şeyin kendi seçimimize bağlı olduğunu…