Gönderi

The Ninth Gate (Film Araştırması)

The Ninth Gate filminde Dean Corso, zengin koleksiyoncular için nadir ve çok değerli kitapları araştıran bir uzmandır. Yaptığı iş, geniş bir kültürel birikim, yetenek ve çelik gibi sinirler gerektirir.

Corso, ünlü bir bibliyofil olan Boris Balkan için, satanik ritüelleri anlatan bir seri kitabın sonuncusunun peşine düşer. Rivayete göre bu kitap, Karanlıklar Krallığı’nın dokuz kapısını açacak olan bir el yazmasıdır. Kalan iki kopya Avrupa’dadır. New York’tan Toledo’ya, Portekiz’den Paris’e uzanan yolculuğunda Corso, labirent gibi tuzaklarla ve vahşi, gizemli ölümlerle karşılaşır. Kendisini koruyan güçler sayesinde, kendisinden çok daha güçlü bir varlığa adım adım yaklaşır. Zamanla, asıl görevinin sadece bir kitabı bulmaktan çok daha farklı olduğunu anlar. Fakat çember daralmaktadır ve Dean, bu çemberin ortasında tek başınadır.

Meraklısına: Filmde yer alan sahneler hakkında bazı bilgiler

Dean Corso

Kitabın ilk sayfasında yazan “sic luceat lux” ifadesi Latince bir deyiştir ve anlamı “bırak ışığın parlasın”dır. Bu ifade, Matta 5:16’da yer alan “Sizin ışığınız insanların önünde öyle parlasın ki, iyi işlerinizi görerek göklerdeki Babanızı yüceltsinler!” ayetiyle ilişkilendirilir.

Kitaptaki ağaca sarılmış ve kuyruğunu ısıran yılan figürü ise, Cennet’te insanı aldattığı varsayılan yılan ve onun sonsuzlukla olan bağlantısına bir göndermedir. Asıl figür, ağaçtan sarkan iki yılandır; bunlar Lilith ve eşi Samael’dir (paganizmde tanrılar ve şeytanlar genellikle eşlidir).

Liana Telfer’ın jartiyerli çorabının üzerinden görünen dövme de aynı figürü içerir.

Sözde satanik ritüel sahnesinde her yerden yılanlar fışkırmaktadır. Yılanın şeytanla ilgili olmadığı artık popüler kültüre kadar inmiş bir bilgidir. Yılan, tek tanrılı dinler öncesinde pek çok farklı bölgede tapılan bereket tanrılarından biridir ve her zaman insan dostu olarak kabul edilmiştir. Bilgi verir, sağlık verir, yetenek verir… Filmin senaristi, ne yazık ki günümüzde eczacılık ve doktorluğun sembolü olan yılanın bu sebeple kullanıldığını, Hz. Musa’nın bile kavmini çölde gezerken çıkan salgından, “Nehuştan” adlı yılan ilahının ikonunu yaparak kurtardığını (bu yüzden Yahve’den ceza aldığı), antik şifacı doktor Asklepios’tan adını alan “eskalüp” yılanının hala şifacılıkta kullanıldığını gözden kaçırmıştır.

Kitaptaki resimlerden biri, yedi başlı bir yaratığa binmiş uzun saçlı çıplak bir kadını tasvir eder; bu figür, “Babil Fahişesi”dir (Whore of Babylon). İncil’in Vahiy bölümünde, 12:3’te bu yaratık tarif edilmiştir: (“Gökte başka bir belirti daha göründü: Yedi başlı, on boynuzlu, kızıl renkli büyük bir ejderha. Yedi başında yedi taç vardı.”). Kadının “Babil Fahişesi” olarak anılmasının nedeni, antik Babil’deki İştar, Aşera, Astarte gibi cinsellik ve bolluk tanrıçalarının kültünü Yahudiliğin yüzyıllar boyunca alt edememiş olmasıdır. Bu nedenle nefret büyüktür. (Küçük bir not: İncil’in Vahiy bölümünde lanetlenen figürlerin insana ne kötülük yaptığı belirsizdir. İnsanları –detaylı olarak anlatılan korkunç işkencelerle– öldürenler hep temiz meleklerdir.) Aleister Crowley, kendi tarot destesinde, XI numaralı kartta (Lust), Babil Fahişesi figürünü kullanmıştır.

1600’lerden kalma bir kitabın kapağında ters pentagram olması imkansızdır; çünkü ters pentagram, Levi tarafından yaratılmış Baphomet ile ilişkilidir.

Filmdeki “şeytan illa seksi kadındır” klişesinin, 21. yüzyılda bile modern süslemelerle ısıtılıp dayatılması sıkıcı hale gelmiştir.

Filmin en çarpıcı sahnelerinden biri olan (fazla detaya girmeyeyim) sevişme sahnesi inanılmaz ölçüde ataerkildir. Çünkü “muhteşem (şeytani) bir seks illa ateştir, kadın üsttedir ve coitus (duhul, git-gel) orijinlidir” mizanseni, büyük bir ataerkil palavradır. Seks ancak sevgi, uyum ve aşk (ki özveri ve kendini feda etmenin en büyük tetikleyicisidir) bağlamında muhteşem ve akıl almazdır. Ateş aslında şeytani bir şey değildir, bir element bile değildir. Kadının üstte olduğu pozisyon, kadının orgazmı için idealdir; ancak yüzyıllardır bastırılmış sıradan bir anlayışla ele alınmaktadır. Sevişmenin “duhul” safhası ise en son ve en kısa bölümdür. Dişi ve erkeğin cinsel organlarının yapısı ve uyarılma şekli/süreci/süresi bile bunu gösterir.

Günümüz tarot destelerinde (hepsi orijinalleri yok edilmiş ve ataerkil ekollerin hatalı görüşleri ile bozulmuş kartlardır) üzerine kabalist uydurmalar eklenmiş “Asılmış Adam” kartında hiçbir ezoterik, gizemli yan yoktur. Tarot kartlarının ilk örneklerinde (ortalama 1440’lar) bu şeklin kullanılma nedeni, o zamanki İtalya’nın politik durumudur. O dönemde vatan hainleri tek bacağından asılarak cezalandırılmaktadır.

Filmin bir sahnesinde Boris Balkan (sözde satanik orgiyi bastığında bağırır):

“Look around you, all of you, what do you see? A bunch of buffoons, in fancy dress. You think the Prince of Darkness would actually deign to manifest himself before the likes of you? He never has and he never will. Never!”

“Etrafınıza bakın, hepiniz, ne görüyorsunuz? Süslü elbiseler giymiş bir avuç soytarı. Sizce Karanlıklar Prensi gerçekten de sizin gibilerin önünde kendini göstermeye tenezzül eder mi? Asla tenezzül etmedi ve etmeyecek. Asla!”

Bu konuda tamamen katılıyorum: Şeytan’ı, sözde “ahlaksızlar” arasında değil; insan mutluluğunu umursamayan, kendi çıkarı için siyaset yapanların, masum insanların dinsel duygularını kullananların, her konuda hırsla ve saldırgan bir şekilde baskı kuranların arasında aramak gerekir.

Şeytan iki farklı biçimde yansımıştır ve bu yüzden kafa karışıklığı yaratmıştır:

  • Gerçek Şeytan, saf kötülüktür. İnsana acı veren her şeyin ardındaki bilinçli metafizik güçtür.
  • Ataerkil dinler, geldiklerinde anaerkil düzenin seks merkezli bereket kültlerini şeytan olarak damgalamışlardır.

Yani şeytan, asıl Şeytan ve ataerkil dinlerin “şeytan” dediği olmak üzere ikiye ayrılır. Anaerkil bereket kültlerinin “gerçek Şeytan” olamayacağı, o inançlara sahip ülkelerin yüksek uygarlık düzeyinden, barışçılığından ve ticari başarılarından bellidir. Örneğin Nebatiler (Petra), Lidya, Frigya, Babil gibi.

Kaynak Cheza Seeker

Bu gönderi CC BY 4.0 lisansı altındadır.